Yaşayan Efsane 10 Bölüm

Kelime Sayısı:744

10 Bölüm

 

Belediye Binası

 

Havada tuhaflık vardı, rüzgâr esiyordu. Başaran onların nereye gideceğini öğrenmişti, kendisi sokaktayken her yerde askerler vardı etrafı sıra sürede çevrilebilirdi vakit kaybedemezdi, çocuğu kaybetmek ve verilen görevi yerine getirememek gibi lüksü yoktu. Sokağa çıkma yasağı getirilmesine rağmen uygulanamamıştı. Lord Magran belediye binasına sığınmıştı.  Çocuğu Başaran’ın ellerinden almayı başarmıştı.  Savaş Lordu Fekas ve Karti belediye binasını koruyorlardı. Çocuğu hemen idam etmektense kaçırıp Borla’ya karşı kullanmayı planlamışlardı.  Aradan bir zaman geçtikten sonra Xitrus ve Gereko oraya gelmişti. ‘’Çocuğu öldürdünüz mü?’’ diye sordu Gereko. Fekas ‘’Hayır’’ yanıtını verince Gereko küplere binmişti, ‘’Hemen öldürün!’’ dedi ve ‘’İşimizi şansa bırakamayız’’ dedi. Karti askerlerden bir tanesine Gereko’nun mesajını iletti. Gereko etrafına bakıyordu. Xitrus

 

‘’Başaran’ın burada olması tesadüf fakat Bierta’yı görmesi bizim için dezavantaj.’’ Dedi. Gereko ‘’Başaran çocuğu bile kurtarmış olabilir’’ diyordu.  Birkaç dakika bekledikten sonra çocuğun halen ellerinde olduğunu öğrenince rahatlamıştı.

 

Birkaç dakika önce

 

Çocuk sandalyeye bağlanmış başında asker bekliyordu. Etrafında dönüyordu. Çocuk ise ona bakıyordu. Son günlerde hayatında yaşamadığı olayları yaşamıştı. Kafası karışıktı neden kendisini kurtarmak için daha önce tanımadığı adamlar bu kadar uğraşıyordu.  Adımların yaklaştığını hissedince odanın içerinde yürümeyi bıraktı ve çocuğun başına geçti. Odanın kapısı açıldığında Lord Magran içeriye doğru baktı. Çocuk bağlıyordu. ‘’Çocuk idam emri verildi diğer odaya geçir’’ dedi ve kapıyı kapattı. Asker onun ellerini ve ayaklarını çözdü. ‘’İyi zamanlamayla gelmiştim yine içinden çıkılması zor durumla karşı karşıya kaldık.  Şehrin üzerine karanlık geliyordu. Güneşin tepede olduğu saatlerde karanlık bulutlar güneşi örtüyordu. Dışarıya Gereko ‘’Hazırlanın o geliyor’’ demişti. ‘’Gidiyoruz’’ demişti asker çocuğu kolundan tutmuştu. Asker dışarıya çıktığında başka askerler de gelmişti.  Asker belindeki küreyi çıkartıp duvara vurdu, küre çatlayınca yere attı. Meydana gelen küçük patlama koridoru beyaz dumana boğmuştu, göz gözü görmüyordu. Çocuğun eli zorla tutuluyordu. ‘’Sen onlardan değilsin’’ dedi.  İkisi birlikte dumanın içinden çıktı ve üst kata çıktılar etrafta bu kadar savaş konseyi üyesi varken aşağıya inmek doğru değildi. Çocuk ‘’Buradan kaçamayız’’ dedi. Adam güldü ‘’Sen daha benim kim olduğumu anlayamadın ama olsun yakında öğrenirsin.’’ Dedi.

 

Şehir çanlar çalınmaya başlamıştı, şehir boşaltılmaya başlamıştı. Savaş konseyinin hepsi belediye binasındaydı bunun en büyük sebebi Lord Magran’ın belediye binasına sığınmasıydı. Yüce Savaşçı Gereko ‘’Bedeliye binasının güvenliği sağlandı mı?’’ diye sordu. Asker ‘’Evet dediğinde’’ başka asker onun yanına gelmişti. ‘’Çocuk kaçırılmış’’ dediğinde. Gereko sinirlenmişti. ‘’Başaran!’’ dite sinirle haykırdı. Yüce Savaşçı Xitrus elini Gereko’nun omzuna attı. ‘’Hazırlanmalıyız Gereko o geliyor Krimorda bulunan yedek askeri birliğin yok edildiği haberini aldım. O şu an tam üzerimize doğru geliyor’’ dedi. Lord Magran her tarafta Başaran ve çocuğu arıyordu. Lord Magran ‘’Odalara bakın dışarıya çıkmış olamazlar bu kadar askerin arasından kaçamazlar ben yukarıya çıkıyorum’’ demişti. Askerler odalara ve binanın çevresine bakmaya başladılar. Magran tek başına yukarıya çıktığında Başaran ve çocuğun daha en üst kata çıkmaya çalıştıklarını gördü. ‘’Başaran!’’ diye seslendi. Başaran ve çocuk durmuştu. Askerler diğer taraftan bulundukları kata çıkmışlardı.  ‘’İnat etme buradan çıkamayacağını biliyorsun.’’ Dedi. Başaran çocuğu tutup odaya soktu.  ‘’Ben gelene kadar bu odada beni bekle ve kapıdan mümkün olabildiğince uzak dur.’’ Dedi. Kadran kapıya uzak bir yere köşeye geçti ve yere oturdu. Başaran kapıyı kapattı. Belindeki küçük çantasında ip çıkardı ve kapının önüne yerleştirip kapının koluna doladı. Yerleştirdiği ipe boya sürdü. Askerler ve Magran ona doğru yürüyordu.  Başaran eliyle sol kolunu tuttu. Elindeki saklı mekanizmadan çıkan bıçak askere saplanmıştı. Askerler yere düşmekte olan askere baktıklarında küçük bir patlama meydana geldi. Askerler parçalara ayrılmışlardı, kolu ayağı ve kafası kopanlar vardı. Başaran yeni hedefi Magran idi. Kolunu ona doğrulttu fakat üzerine gelen kılıç darbesini kısa kılıcı ile durdurmuştu. Boştaki elini Magran’ın göğsüne vurarak onun birkaç metre geriye gitmesine sebep olmuştu.  Başaran kısa kılıcını tekrar kınına sokarak onunla dövüşmek için esas kılıcını çıkardı.

 

Arkadan gelen askerler olduğunu fark edince küçük çantasından misket toplarını çıkartarak geriye fırlattı. Bu toplar büyük patlama oluşturmasa da insan bedenine kalıcı hasar verebilecek kadar güçlüydü.  Magran hızlıca saldırıya geçti. Başaran ona küçük bıçaklarını fırlattı. Magran onları savuşturdu. Başaran kılıcını ileriye doğru sapladı, Magran onun saldırısını durdurdu fakat Başaran boştaki hünerli eli ile fırlattığı bıçaklar onun göğsüne saplanmıştı.  Üzerinde güçlü bir zırh olmasına rağmen küçük bıçakların zırhını kolayca delip bedenine saplanmasına şaşırmıştı. Bu onu durduramazdı fakat Başaran bir iki adım geriye çekilmişti, o sırada farkında olmadan Kadran’ın olduğu oda parçalanmıştı. Magran ileriye daha adım atamadı ve elindeki kılıcı düşürdü. Ne olduğunu başta anlayamamıştı, hissediyordu bedenine bulaşan zehri. Başaran onu yalnız bıraktı ve odaya girdi, tembihlediği gibi Kadran kapıdan uzak durmuş ve köşeye sinmiş onun gelmesini bekliyordu. ‘’Hadi buradan çıkalım artık.’’ Dedi. Kadran ayağa kalktı ve onun peşine takıldı. Etrafı iyi korunan belediye binasından çıkmanın sadece iki yolu vardı, birincisi kargaşa çıkarmak ikincisi Borla’nın belediye binasına ulaşmasını beklemek.

Bu yazı Yaşayan Efsane kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir