Kelime Sayısı:860
54 Bölüm
Halkalar
Kadran ile Borla’nın yolları ayrılmıştı. Borla gerekli olan ihtiyaçların peşine düşerken çocuğu serbest bırakmıştı, eline verdiği kese ile biraz çocukça şeyler yapmasına izin verecekti. Sıkı eğitiminin bugünü onu istediğini yapmasına vermişti. Kadran ilk olarak kendini bir şeyler satıl alabileceğini dükkâna girdi. Dükkânda epey eşya vardı. İçinde birçok farklı malzeme bulunan bir yerdi. Adam o içeriye girdiğinde pek umursamamıştı fakat dikkatlerini yine de onun üzerinden ayırmayı düşünmüyordu. Başka birkaç müşteri daha vardı. Kadran kısa sürede bütün dükkânı dolaştığı istediklerini bulamayınca dükkân sahibinin karşısına dikildi.
‘’Yemiş istiyorum ve küçük kâse kağıdına bundin istiyorum. ‘’ dedi. ‘’Gümüş çocuk? O olmadan bunları alamazsın’’ dedi. Kadran ‘’Ne kadar?’’ diye sordu. ‘’İki gümüş’’ diye yanıtladı adam. Kadran kesenin içerisinden iki gümüş çıkartıp adama uzattı. Etrafındakiler ve dükkân sahibi çocuğa bakmıştı. Kese büyük değildi ama bir çocuğun elinde olmasından fazla gümüş tutuyordu. Adam gümüşleri alır almaz çocuğun istediğini yerine getirdi. Kadran istediklerini alır almaz oradan çıktı, onların bakışları hoşuna gitmemişti. Biraz ilerledi ve arka sokakların bir tanesinde durup fıçıların arkasına saklandı. Arkasında gelen olup olmadığını kontrol ediyordu. Onu takip eden olmadığını anlayınca aldıklarını yemeğe başladı sokağın sonundan başka yere çıkış yerini değiştirdi. O sırada çocuk sesleri duymuştu, seslerin geldiği yöne doğru yürüdü. Arkada evlerin ortasında çocuklar birbirleri ile oyun oynuyorlardı.
Ellerindeki halkaları çubukların içine atmaya çalışıyorlardı. Kadran onları uzaktan izledi. Çok geçmeden onların yanına geldi, çocuklar onu fark etmişti fakat umursadıklarını düşünmüyordu. Kadran ‘’Bende oynayabilir miyim?’’ diye sordu. Çocuklar onun bu köyden olmadığını anlamaları zor değildi. Bu küçük yerde bütün çocuklar birbirlerini iyi tanımasa da bile görmüşlükleri vardı. Aralarından bir tanesi
‘’Sen bu oyunu bilir misin?’’ diye sordu. Kadran ‘’Hayır bilmem ama o halkaları çubukların içine atmaya çalışıyorsanız ben atabilirim’’ dedi. Çocuklar birbirlerine baktılar onun kendi oyunlarına katılmakta sakınca görmediler. Çocuklardan bir tanesi Kadran’ın yanına geldi. Aralarından bir tanesi ‘’Öyle ise yeni oyuna başlıyoruz!’’ demişti. Bazı çocuklar bundan hoşlanmasa da kabul ettiler. Kadran’ın yanına gelen çocuk.
‘’Ufak bir turnuva gibi düşün herkes birbirleri mücadele edecek en fazla halkaya atan kazanır. Şu çubukları görüyor musun?’’ diye sordu. Kadran başını salladı. Çocuk devam etti. ‘’Bir tanesi ileride bir tanesi geride. Herkesin sekiz halka hakkı var. Bir çubuğa en fazla dört tanesini atabilirsin. Her iki çubuğa en fazla atan kazanır. Eğer her iki çocukta aynı atarsa bütün halkalar toplanır ve birinden biri atamayana kadar devam eder. İkisi de aynı anda atamazsa oyun devam eder. Birisi atıp diğeri atamaz ise atan kazanmış olur. Anladın mı?’’ diye sordu. Kadran ‘’Anladım.’’ Diye yanıtladı. Çocuk ‘’Başlayalım o halde’’ dedi ve onun yanından ayrıldı. Yeni gelen çocuğa kuralları anlattığını diğer çocuklar duyabilecek sesle söyledi. Çocuklar birbirleri arasında tekerleme söyleyerek kiminle karşılaşacaklarını seçtiler. Üçüncü müsabaka Kadran’ın olduğu müsabaka idi.
O çocukları iyi izliyordu, onların nasıl attıklarına ve atamadıklarına dikkatli bakıyordu. Elinin ayarının olması önemliydi İlk iki mücadele çok çabuk bitmişti. Kazananlar ile kaybedenlerin yeri ayrılmıştı. Sıra Kadran’a geldiğinde heyecanlanmayan yoktu. Çocuklar kendi aralarında kimin ne kadar iyi olduğu veya kötü olduğunu az çok biliyordu ara sıra sürpriz yapanlar olsa da herkesin seviyesi belli idi. İlk Kadran’ın rakibi atmaya başlamıştı. Bir elinde sekiz halka vardı. Öyle olması gerekliydi. Önce yakına veya uzağa atmak tamamen oyuncuya bağlıydı genelde herkes ilk yakını tercih ediyordu. Çocuk atmaya başlamadan önce onun ayaklarına bakanlar vardı. Kendi çizdikleri çizgiyi ayakları geçerce mücadele kaybetmiş sayılıyordu. Sonradan öğrendiği kurala göre atmaya başladığında bekleme şansı en fazla üç saniyeydi. Atmaya başlar başlamaz son halkaya kadar beklemeden atmak zorundaydı. Çocuk atmaya başladı. Önce yakında kilere atıyordu.
Dört atışta hepsini çubuğa isabet ettirdi. Beşinci atış uzağa olacaktı ilk atışı attı fakat ardından gelenlerin ilki yakına sonraki uzağa düştü. Son atışı da atamadı. Sekiz de beş yapmıştı. Sıra Kadran’a gelmişti, yeni çocuktan iyi ve kötü herkes bir beklenti içerisindeydi. Kadran ilk olarak uzağa atmayı deneyecekti. Halkaları birbiri ardında atmaya başladı. Hiç beklemeden dört halkayı da gönderdi. Üçü çubuğun içerisine girmişti birisi çubuğa çarpıp dışarıya düşmüştü. Yakına atmaya başladı. Yine dört halkayı arka arkaya attı ilk ikisini isabet ettirememiş ama son ikisini isabet ettirip kazanmıştı. Kaybeden çocuk üzülmüştü diğerleri ise çocuğu yeneceğini hiç tahmin etmemişti.
İkinci müsabakalarda Kadran diğer çocuklara daha çok dikkat kesilmişti herkes en az üç ile altı tane atmayı başarıyordu. Mücadeleler bitince tekrar tekerleme yolu ile ikinci rakipler seçilmeye başlamıştı. Kadran rakiplerinin hiçbirini tanımıyordu. İkinci rakibi onun önce başlamasını istemişti. İkinci seferde ilk başta uzağa atmayı tercih etti. Dörtte dört yaparak bütün halkaları çubuğa geçirmişti. Yakındaki çubuğu ise sadece ilk halkayı isabet ettiremeyip diğerlerini isabet ettirip yedi puan toplamıştı. Diğer çocuk ilk iki halkayı kaçırınca daha devam etmenin manası olmadığını anlayıp çekildi. ‘’İlk kez oynayan için bu başarı beklenmedik hepimizi şaşırttın hatta sana avans bile vermeyi düşünmüştük ama gerek olmadığını anladık’’ demişti yenilen çocuk. Diğer mücadele de bittiğinde geriye kalan son kişi ile oynayacaktı.
Son rakibi ilk atmak istediğini söylemişti. O da diğer çocuklar gibi yakın hedefi ilk seçti. İlk dördünü hiç kaçırmadan attı. İkincisi ise ilkini kaçırıp üçünü atmıştı. Sekizde yedi yapmıştı. Diğer çocuklar yüzü gülüyordu. Yedi tane atmak büyük başarıydı ve Kadran’dan böyle bir şey beklemiyorlardı. Halkaları eline aldı. Son seferinde de uzağa atmak istedi. Ardı ardına attığı dört halka hepsi çubuğun içerisindeydi. Yakındaki halkaya bekletmeden atmaya başladı. Peşi sıra attığı dört halkanın da hepsi çubuğun içerisine girmişti. Sekiz halkayı isabet ettiğim kazanmıştı. Kadran sevinmişti fakat yüzüne yediği yumruk ile yere düştü.
Your positive energy and enthusiasm radiate through your writing It’s obvious that you are truly passionate about what you do