Kelime Sayısı:611
3 Bölüm
İç dünya zenginleri korumaya altına alınmak için yapıldı. Dış dünya haydutlar, tecavüzcüler, katiller, deliler ve uzaylıların iç dünyaya girmesini engellemek için dışarıda bırakıldı.
Gözlerini güçlükle arayabildi. Kendini bir adama sımsıkı sarılmış bir şekilde buldu. Hava soğuktu adam ona baktığında Ayça ondan ürktü ve yanından uzaklaşmak istedi. Adam yüzü o kadar çirkin değildi fakat tanımadığı bir adama sımsıkı neden sarılmış olabileceği bilmiyordu. Adam elinin onun omzundan çekti.
‘’Uyandın demek dış dünyadayız. Buradan gitmen gerek’’ dedi. Adam onu bıraktığında Ayça ayağa kalkmış eline gelen sıcaklığa bakmıştı. Ellerine kan içindeydi, adamın göğsü kanıyordu. Ayça
‘’Ne oldu sana?’’ dedi. Adam
‘’Bunun bir önemi yok birkaç saat içinde her şeyi hatırlayacaksın. Buradan uzaklaş’’ dedi ve cebinden çıkartıp kâğıt parçasını ona uzattı. ‘’Buraya izleyebileceğin rota var onu takip et silahları al’’ dedi ve belindeki tabancayı önüne attı. Sırtında ki tüfeği güçlükle sırtından çıkartıp yere bıraktı.
‘’Bu rota seni yok olmuş kıtaya götürecek silahlar yaşaman için tek şansın. Bedenim başka bir yok olmuş kıta yolculuğunu kaldıramayacak durumda.’’ Dedi. Ayça yerden silahları aldı ve odadan dışarıya çıktı. Loş ışıklandırmalı koridorda gidebilecek başka yol yoktu. Koridor boyunca hiç ona yoktu. Sonu görünmeyen uzun bir koridor vardı.
Dış Dünya
Ayça gecenin karanlığında yol olmaya başlamıştı. Kontrol noktası görünmüyordu, geriye dönüş yoktu. Buraya gelirken yanına hiçbir şey almamıştı. Hâlbuki bu dünyana ayakta kalabilmek için mermi ve silaha ihtiyacı vardı. Kendini savunmayı öğrenmeden hayallerinin peşinden koşmuştu. Arkadaşlarının arkasından ne diyeceklerini tahmin edebiliyordu. ‘’Rahatlık kıçına battı sanki ne güzel oturuyordu burada.’’ Dediklerini duyar gibiydi. Yer yer yerleşim birimleri ve gecekondular görünmeye başlamıştı. Işıklandırma yok denecek kadar azdı. Asfalt yol yerini mıcır yoluna bırakmıştı. Yolda ilerlerken yanında bir karartı gördü.
‘’Nereye gidiyorsun?’’ diye sordu. Ayça karanlıkta ki karartıya hiçbir şey söylemedi bir adım geriye attı. Başını geriye çevirip geldiği yola baktı. Geri dönmek için uzun mesafe vardı. Kontrol noktasına kadar koşup kaçabileceğini düşündü. Geriye dönüp koşmaya başladı, henüz birkaç metre koşmuşken ayağına dolanan ip sayesinde yere düştü. Kaçmaya çalıştı fakat ayakları bağlanmıştı. Çözmeye çalıştı fakat başaramadı, adamın yanına gelişiyle bir anda ürktü fakat kaçamadı. Adam onun iki omzunu tuttu ve suratına baktı. Zengin kızların hep güzel olduklarını söylerlerdi, doğruydu. Karşısında iyi giyinmiş güzel bir zengin kızı vardı. Ayça adamın suratına baktığında gözlerini başka yere kaydırmıştı. Gözlerinin bir tanesi yoktu ve kanıyordu. Adamın gözlerinden bir tanesi yeni oyulmuştu. Adam başını aşağıya indirdi, kızın bacaklarına baktı, göğüsleri avuçladı ve yüzüne değdi.
‘’Bana iyi bir getirin olacak’’ dedi ve kızı ayağa kaldırıp omzuna attı. Ayça umutsuzca
‘’Bırak beni’’ dedi. Adam cevap vermedi. Bir süre yürüdüler.
‘’Ailenden kaçman yanlış fikirdi. Üzerinde değerli bir şey var mı?’’ diye sordu. Ayça cevap vermedi çıkarken üzerine para bile almamıştı. Ne kadar salak olduğunu yeni yeni anlıyordu. Adam
‘’Değerli tek şeyin bedenin sanırım. Seni iyi fiyata satabilirim. Veya bana değerli şeyler verirsen seni bırakabilirim. ‘’ dedi. Ayça cevap vermedi. Üzerinde kendisinden başka değerli bir şey olmadığını iyi biliyordu. Adam daha fazla üstelemedi. Hiçbir kız kendisinin satılmasını istemezdi ve bunun olmaması için elinden geleni yapardı. Ama elinde bir şey yoksa yapacağında bir şey olmayacaktı, olamazdı da. Adam
‘’Eğer olsaydı’’ diyerek söze başladı, yürümeye devam ediyordu. Ayça adamın omzuna hiç vurmamıştı. Okuduğu kitaplarda kaçırılma sahnelerin hepsinde kızlar vururdu ama değişen hiçbir şey olmazdı. Sonunda adam yine istediğini yapardı. Adamın sırtına hiç vurmadı, ayaklarını ile onu hiç tekmelemedi. Yapsa bile ondan kaçamayacağını biliyordu. Şehrin merkezine yaklaşmışlardı. Adam ana yoldan saptı. Dışarıdan görülürse yakalamış olduğu kıza ortam çıkabilirdi. Gecenin karanlığında ölü ceset taşıdığını düşünen olsa bile cesetler bile değerliydi dış dünyada. Gümüş için yapılmayacak, aşılmayacak hiçbir iş yoktu. Yeter ki yeteneklerin el versin. Gecekonduların arasında dolaşırken barlar sokağına girdi. Sokakta fazla insan yoktu bu saatlerde olanlarda gözlerini adama ve sırtında ki taşıdığı Ayça’ya dikmişti. Her zaman takıldığı mekanına gitti kapısının önünde içeriye girmeden önce durdu.