Yaşayan Efsane 8 Bölüm

Kelime Sayısı:1100

8 Bölüm

 

İdam saatinde II

 

Sırtındaki kılıcının ipini çözdü. Kılıcını kuşağına takmayı reddetti. Kılıcının mührü son ana kadar açmayı düşünmüyordu. Kalabalığı yararak ilerliyordu, Geçtiği her insan ona tuhaf bakıyordu, bazıları ona küfür ediyordu fakat o umursamıyordu. Cellat kolu aşağıya indirdiğinde dört mahkûmun tamamı ölecekti. Cellat onları öldürmeden önce platformun üzerinde adaletin hâkimi onları suçlarını teker teker söyleyecekti. Normal mahkûm bile olsalar adaletin hakimleri her zaman abartarak söyler ve halkı ateşleyen fitili yakarlardı. Adaletin hâkimi etrafta dolaşırken ilk yetişkin adamı parmakları ile işaret etti. Bu adam krallığın dağıttığı ekmeği sizlerden çalabilecek kadar soysuzlaşmış insan. Cezası ise ölüm, yaptıklarının bedelini idam edilerek ödeyecek. Onun yanındaki kadın şehrimizi koruyan Lordumuzu ayartmaya çalışan ucuz bir kaltak ve onun yanında ki çok merak ediyorsunuz biliyorum. Annesini ve birkaç muhafızı öldüren velet. Ona çocuk gözü ile bakmayın o gözü dönmüş bir cani. Dördüncüsü ise bir hırsız her türlü şeyi çalabilir. ‘’ dedi. Bierta onu görmüştü, yıllarca arayıp umudunu kestiği çocuk karşısındaydı. Bu fırsatı bu sefer tepmeyecekti. Kalabalığın arasından hızlıca sıyrılıyordu.  Esas kılıcını mührünü bozmamak için yedek kılıç almıştı. Kılıcı kınından çekmeye başlamıştı, yavaş davranıyordu. En ön sıraya geldiğinde kılıcını tamamen çekmiş elindeydi. Karşısındaki muhafızlar onu görünce hemen kılıçlarını çektiler. İleriye adım attı ve kılıcını omzunun üzerinden savurdu. Kılıç ilk muhafızı çapraz ikiye ayırdı ikincisinin ise bacağını kopardı. Üçüncüsü saldırdığında belindeki hançeri muhafızın kalbine sokup çıkardı. Adaletin hâkimi ‘’Hepsini idam et!’’ diğer bağırdı. Cellat kolu indirdi, idamlıkların ayaklarının altından ki sandalye kayarken Bierta kılıcını boşlukta savurdu. Kılıçtan çıkan kara güç bütün mahkumların iplerini kesmişti. Diğerleri platformdan aşağıya düşerken çocuk düşmemişti. Cellat çocuğun işini bitirmek için baltasını savurdu. Çocuk sadece bakıyordu. Bierta Cellat’ın elindeki baltayı tuttu. Ağaçtan yapılmış sapını kırdı. Onu boynundan yakalayarak metrelerce ileriye havaya fırlattı. Son duyduğu onun çığlığı oldu. Bierta ve çocuk göz göze gelmişti. Karşısında boyu iki metreden fazla dev cüsseli adam vardı. Kahverengi elbisesi elinde kılıcı olan adama hayretle bakıyordu. Şapkası kalkıktı fakat yüzü görünmüyordu. Güneş ışığının yüzüne vurmasına rağmen yüzü karanlıktı. Yaratık olabileceği veya büyücü olabileceğini düşündü. Gözlerinin yeri belli idi siyah dumanlar çıkıyordu. Çocuk ondan korkmamıştı fakat ürpermişti. Bierta kendisine bakan çocuğa

 

‘’Seni kurtarmaya geldim ufaklık. Kaç şimdi!’’ dedi. Çocuk ayağa kalktı fakat hareket etmedi. Borla başından aşağıya gürz indiğinin farkına varmıştı. İnen gürzü kılıcı ile ortadan ikiye kesip iki parça etti.  Askerler ‘’Yakalayın onları beklenen kişi geldi’’ diye bağırıyorlardı. Güvenlik az değildi Bierta’nın böyle saldırı yapacağını tahmin etmişlerdi üzerlerinde ki elbiseleri geriye atıp askerler etraflarını sarmışlardı. Platformun üzerine hangi asker çıktı ise onu öldürüp aşağıya atıyordu. Çocuk onun hareketlerini izleyemiyordu gerçekten hızlı hareket ediyordu. Binaların tepelerindeki okçuları fark etti. Kılıcını göğüslerine kadar kaldırdı ve savurdu. Kılıcından çıkan karanlık güç etrafları binaların üst taraflarını kesip yıkıma yol açtı.  ‘’Benim adım Borla ölümünüzün benim elimden olmanızı bekleyin!’’ diye bağırdı. Halk ve askerler Borla ismini duyduğunda halk korkudan bayılmaya başlıyor tek tek birbirlerinin üzerine devriliyordu. Askerler ellerinde ki kılıçları ve yayları düşürmüşler bazıları ayakta duracak gücü bulamayıp dizlerinin üzerine çöküyordu. Cesaretleri kırılmıştı, korkuyorlardı. Onlara bir efsane ile savaşacakları söylenmemişti. Dünyanın en çok aranan adamlarından biriydi. Dehşetin sessizliğini bozan kişi askerlerin arasından sıyrılıyordu. Adam kısa boylu idi, kılıcını havada savurarak ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu. ‘’Demek ki Borla’nın çocuğu bunca zamandır bu şehirdeymiş haha’’ dedi. Kahkaha atıyordu. Bierta içinde ki rahatsızlık kesinlikle o adam değildi. O sırada evlerin üzerinden platforma bir adam daha atladı. Çocuğu yakalamıştı, çocuk ondan kurtulmak istiyordu fakat mümkün değildi. Kendisi beklediği gibi tuzağın içine düşmüştü.

 

‘’Oğlun için geri döndün bunca sene sonra. Onu durdurulamaz birisi mi yapacaksın?’’ dedi ve devam etti. ‘’Yenilmez efsane yaşlanmışsın’’ dedi. Bierta yüzünü gösterdi artık saklamanın anlamı yoktu. Yüzü korkunçtu herhangi bir yara izi olmamasına rağmen insanı rahatlıkla korkutabilirdi. Yüce savaşçı Gereko bile dişlerini sıkmıştı. Bierta ‘’Tuzak kurmuşsun beklenildiği gibi Kral Galvan’ı dinlemeyeceğini biliyordum. Umarım beni onlara iyi anlatmışsındır. ‘’ dedi. Teslim ol Borla buradan çıkamazsın’’ dedi. Bierta gülümsemişti.

 

‘’Yaşamak istiyorsanız o çocuk bende kalacak. İster kılıçlarınıza davranın ister davranmayın ben o çocuğu alıp buradan ayrılacağım. Buna bu şehirde engel olabilecek hiçbir gücü karşımda göremiyorum sonramı gelecekler?’’ dedi ve sırıttı. O harekete geçmiş olduğu yerden bir ok gibi fırlamıştı. Lord Magran ve Savaş lordu Fekas onun yerinden ayrılışını görememişti. Yüce savaşçı Gereko kılıcını çekip Lord Magran’ın önüne geçmişti. İki kılıç havada çarpıştı, yerdeki toprak havalanmıştı. Fekas ve Magran şaşkınlıklarını gizleyememişti. Gereko ‘’Magran çocuğu buradan götür.’’ Dedi. Çocuk ondan tekrar uzaklaşıyordu, bu sefer onun uzaklara gidip kaybolmasına izin vermeyecekti. Bierta derin nefes aldı. ‘’Beni yenemeyeceğini bildiğin halde neden bana karşı koyuyorsun Gereko?’’ diye sordu. Kendisine güveni tamdı. Uzun zamandır kılıç sallamamasına karşın Gereko’yu yenebileceğinden adı gibi emindi.  Gereko onu kılıcı ile durdurmuştu fakat Bierta bastırıyordu ayaklarını geriye kaymaya başlamıştı.  Yetmiş yaşını geride bırakmasına rağmen halen bedeninde muazzam güç vardı. Gereko ‘’Onu hafife almayın Fekas ve Magran ikinizde çocuğu alıp uzaklaşın buradan. Eğer ben gelmez isem çocuğu öldürün’’ dedi. Magran çocuğun elinden tutup aniden kaybolmuştu. Fekas ise oradan hızlıca uzaklaşmıştı. Aklı hep Gereko da kalmıştı. Acaba Gereko Borla’yı yenebilecek miydi?

 

‘’Yo ho ölüm fermanını hazırladın Gereko’’ dedi. Gülümseme sırası Gereko’ya geçmişti. ‘’Ölebilirim ama seni de çocuğundan edeceğim.’’ Dedi. Bierta ‘’O çocuğu kurtaracağım ve seni de öldüreceğim’’ dedi. Gereko gücünü zayıflattı ve geriye sıçradı. Karşı atağa geçti sırada kılıcını savurdu Biertanın karanlık dumanını kesebilmişti sadece. Gereko etrafına baktığında Bierta’nın nerede olduğunu göremedi. İrade gücü olmasına rağmen onun nerede olduğunu göremiyor ve hissedemiyordu.  Bierta ortadan kaybolduğu yıllarda kendisini geliştirmeyi bırakmamıştı. Nereden geldiği belli olmayan ses ona karşı konuşmaya başlamıştı ‘’Kendini epey geliştirmişsin Gereko fakat kılıcına irade gücünü eklemen bile bana karşı koymayı sağlamaz’’ dedi ve geriye çekildi o sırada ikisinin ortasından hızlıca birisi geçti. Bierta yan tarafından gelen kişiyi kılıcı ile biraz önce geçen kişiyi ise yumruğu ile durdurdu. Yüce savaşçı Xitrus ve Savaş lordu Karti onu sıkıştırmışlardı. Bierta

 

‘’Açıkçası daha gelecek olan var mı merak ediyorum.’’  Dedi. Xitrus ‘’Buradan kaçış yok Borla. Yolun sonu’’ dedi. Bierta ‘’Buradan kaçarken geride hiçbirinizi sağ bırakmayacağım’’ dedi.  Bierta daha da gücünü artırarak onları etrafından uzaklaştırdı. Gereko ve Xitrus ona fırsat vermeden saldırdı ve Bierta kendisini savunmaya geçti.  Kılıcı ile savundu fakat aşığı güç yüklenmesi yüzünden kılıç kırılmıştı. Bierta geriye doğru sıçradı ve onlardan uzaklaştı. Savaş lordu Karti ayağını yere vurarak platformun dağılmasını sağlamış ve yıkılmıştı.  Etrafa dağılan toz bulutundan bir şey görünmüyordu fakat Gereko bunun Borla’yı öldüremeyeceğini iyi biliyordu.  Bierta ‘’Bunu kullanmaya zorlayan sendin şehirde ki hiç kimse zarar görmeyecekti o çocuğu bana usulünce verseydiniz. Hiç tarih okumayan bilgisiz insanlarsanız gücününüz ne kadar olduğu önemli değil bu cahillikle dünyaya hâkim olamazsınız.’’ Dedi.

 

‘’Bu şehri yok edeceğim ve bunun hesabını Kral Galvan’a vereceksiniz. Aslında veremeyeceksiniz hepiniz ölüsünüz bu saatten sonra’’ diye söylendi sinirlenmişti. Bierta kralı iyi tanırdı karşısına çıkacak adam göndermeyeceğini iyi bilirdi. Birkaç savaş konseyi üyesi kralın sözünü dinlemeyip buraya savaşmaya gelmişlerdi hata yapmışlardı. Onlara bu hataların bedelini ödetmeliydi fakat çocuğu kesinlikle yaşatmalıydı.

Bu yazı Yaşayan Efsane kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir