Yaşayan Efsane 55 Bölüm

Kelime Sayısı:868

55 Bölüm

 

Halkalar 2

 

Kadran ne olduğunu anlamadan yakasından çocuk tuttu, tekrar yumruk attı ve kendini ikinci kez yerde buldu. ‘’Hile yaptın ayakların ilerideydi.’’ Diye bağırdı. Kadran ‘’Hile yapsaydım oyunun sonunu beklemeden söylerdin, kaybettin sadece kabullen’’ dedi. Çocuk daha çok sinirlenmişti onu tekrar yerden kaldırdı bir tane da geçirdi yüzüne. Kadran’ın kafasına basmak istedi fakat onu ayağından yakaladığı gibi başının üstüne doğru çekti, çocuk dengesini kaybetti. Kadran ayağa kalkar kalmaz yere düşen çocuğun karnına tekmeler atmaya başladı o sırada diğer çocuklar harekete geçmişti. Birisi belinden tutup onu yere yatırdı. Kadran onun yüzüne dirsek atarak ondan kurtulmayı başarmıştı. Ayağa kalkamadan diğer çocuklar etrafını çevrelemiş ve tekmeler atmaya başlamıştı. Yüzünü ve kafasını elleri ile korumaya çalışıp ayaklarını karnına kadar çekti, artık onlara karşı koyamazdı.

Çocukların onu ayağa kalkmasını istemediğini biliyordu tekmeler yemeğe başlamıştı, çok geçmeden bedeninin artık dayanamayacağını biliyordu kendisini istemsizce salmak zorunda kaldı. Çocuklar bir süre daha tekmeledi, onun tepki vermediğini anlayınca bıraktılar. Ölmesinden korkmuyorlardı yine de ölmesini istemedikleri belli idi. Çocuklar oradan koşarak uzaklaşıp her biri farklı yöne gitti.

 

Ne kadar yerde yattığını bilmiyordu. Yüzünü kaldırdığında çamur olmuştu. Ağzına girmiş çamurları yere tükürdü. Ayağa kalkmak yerine sırtını yere verdi ve gökyüzüne bakmaya başladı.  Krimordaki günlerindeki gibi dayak yemişti tek farkı o zamanlar kendisini hiç savunamazdı ama şimdi kendisini savunmaya çalışması bile kendi adına bir ilerleme kaydettiğinin göstergesiydi. İçinde sinir yoktu veya intikam duygusu belirmemişti. Krimorda kaldığı zamanlar bu duygular onu hiçbir zaman terk etmezdi. Yattığı yerden doğruldu ağrıları vardı ama kırılan kemiğini olmadığını farkına varmıştı. Ayağa güçlükle kalktı, topallıyordu ve bir kolunu hiç kullanamıyordu. Tek kolunu evlere dokunarak ilerlemeye başladı. Büyük caddeye çıkmak için yoluna devam etti. Borla’nın nerede olduğunu bilmiyordu.  Hana gidecekti. Ana caddeye çıktığında nerede olduğunu düşünüyordu. Köy kendi köyünden büyüktü ve iki han vardı. Dışarıdan çok büyük görünmüyordu hatta Krimorda kilere kıyasla ev bile kalabilirdi. Sokaklarda yürümekle güçlük çekiyordu elbisesi tamamen çamur olmuştu insanların dikkatli üzerine alıyordu fakat çocuk olmasından dolayı pek fazla tepki çekmiyordu.  Hanın önüne geldi merdivenleri çıktı ve kapıyı açtı. İçeriye girer girmez ‘’Buraya çocuklar giremez!’’ diye bağırmıştı hancı.  ‘’Babamı bekleyeceğim’’ dedi. Şurada dururum kimseye zararım olmaz’’ dedi. Hancı ‘’Bu pislikle burada duramazsın!’’ demişti. Kadran ‘’Bedeli neyse öderim’’ dedi. Hancı ona baktı ve sesli güldü.

‘’Haline bak çocuk gümüş sende ne arar çık dışarı’’ dedi. Kadran yanına gelmekte olan adamlara durmasını işaret etti ve hancının tezgâhının önüne gelerek cebinden çıkardığı bir gümüşü masaya koyup ileriye doğru sürdü. ‘’Yeterli mi? Oturmama bile gerek yok sadece bekleyeceğim’’ dedi. Hancı gümüşü aldı. ‘’Babanın buraya geleceğini nereden biliyorsun?’’ diye sordu. Kadran ‘’Burası küçük yer beni kolaylıkla bulacaktır’’ diye yanıt verdi.

 

 

Kadran ayakta durmaktan yorulmuştu ve her iki ayağında da ağrılar vardı. Kapı açılır açılmaz gözlerini kapıya dikiyordu.  Kapı bir kez daha açıldığında içeriye birkaç kişi girmişti hiç birisi Borla değildi. Gözlerini yere diktiği sırada karşısında birisinin durduğunu gördü. ‘’Evlat perişan haldesin’’ dedi. Kadran sesi tanımıştı. İkisi birlikte en yakın masaya oturdular. ‘’Dayak attın mı?’’ diye sordu. Yediği her halinden belli idi. Kadran ‘’Krimorda ki gibi değildi kendimi az da olsa savunabildim.’’ Dedi. Borla

‘’Bu iyi haber’’ dedi. Hancıyı çağırdı kulağına bir şeyler fısıldadı, hancı çok geçmeden birkaç tabak önlerine koymuştu. ‘’Ye evlat güçlenmelisin’’ dedi. Kadran ‘’Bana kızmadın mı? Dayak yedim yenildim.’’ Dedi.  Borla

‘’Sen ben gibi değilsin evlat yenilmeden yenemezsin üstelik yaşına göre öğrenmen gereken her şeyi bilseydin zaten dayak yesen bile onları benzetirdin.’’ Dedi. Borla önüne konan etten yemeğe başladı, Kadran da o yemeğe başladıktan sonra ilk lokmasını ağzına attı. Borla ‘’Şimdi birlikte gidiyoruz ve bu çocuklara özel yemek yaptırıyoruz.’’ Dedi. Kadran sinirlenmişti.

‘’Neden? Beni dövdükleri için mi?’’ diye sordu. Borla ‘’Evlat intikam ne kadar basit olursa zevki o kadar az olur. Buraya ne de olsa gene geleceğiz dediklerimi harfiyen yap önce yaralarına baktıralım’’ dedi. Kadran ‘’Tamam’’ dedi. Bir sorusu daha vardı. ‘’Sen hiç hayatında yenilmedin mi?’’ diye sordu. Borla ‘’Bunu başka zaman konuşalım’’ dedi. Dışarıya doğru yürürken Borla hancı ile konuştu.  Kadran onu çok beklemeden Borla yanına gelmişti ve ona bir kese uzattı.

‘’Burası ufak yer evlat seni dövenleri bulabilirsin onlara bunu vermeden önce içini aç. Görsünler sonra gel buraya seni bekliyorum’’ dedi. Kadran

‘’Bunun içinde ne var?’’ diye sordu.  Borla ‘’Onlara güzel şekerler ve birkaç özel bir şey hazırlattım. Sana inanmazlar ise bir tanesini kendi ağzına at’’ dedi. Kadran

‘’Beni dövenlere böylemi davranmamı istiyorsun.’’ Dedi. Borla ‘’Planlarını hiçbir zaman basit tutmayacaksın çok derin planların olacaktı başkaları anlamasın mesela şu an benim ne yapmaya çalıştığımı anlamaman gibi’’ dedi. Kadran söylediklerinden bir şey anlamadı ama onun bir bildiği olduğunu düşünüp elindeki torbayı aldı.  Kadran onları çok geçmeden bulacağını umuyordu. Borla’da yarım kalan işlerini halletmek için handan ayrıldı.

 

 

Çocuk grubunu bulması zor olmamıştı, aynı tere toplanmasa da aynı çocuklar tekrar bir araya gelmişlerdi.  Çocuklar onun geldiğini görünce oyun oynamayı bırakmışlardı. Her ne kadar onu dövmüşte olsalar şimdiden hazırlardı. Etrafını çevirmişlerdi.  Kadran ‘’Size şeker getirdim.’’ Dedi. Onlara birkaç adım attı ve durdu. Torbanın içini açtı ve birkaç tane şekeri ağzına attı. Çocuklar o şekeri ağzına atında şüphelenmekten vazgeçmişlerdi.  Çocuklardan bir tanesini ona yakınlaştı ve elini şeker dolu torbaya attı. Diğerleri de yanına geldi. Kadran ‘’Kötü başlangıç yaptık’’ dedi. O sırada Kadran torbayı bir çocuğu eline tutuşturdu birkaç şekerde kendisi alıp ağzına attı. Hiçbir şey söylemeden arkasına dönüp oradan uzaklaştı. Peşine düşen olmamıştı. Kadran’ın köyde işi bitmişti Borla’da köyde işini bitirdikten sonra artık evlerine dönebilirlerdi.

Bu yazı Yaşayan Efsane kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir