Kelime Sayısı:826
20 Bölüm
Takip
Evin bir yatak odası ve bir mutfağı vardı. Mutfakta malzemeler çok azdı birkaç sandalye ve masa vardı. İlk girişte iki koltuk bir kitaplık bulunuyordu. Her yer toz içerisindeydi Kadran sandalye ’ye oturmadan önce elleriyle tozları sildi. Borla koltuğun başına geldi ve üflemesiyle koltuğun birçok tozu ayaklanmıştı. Odayı toz bulutu kapladığı sırada Kadran öksürüyordu, Azrel elini ağzına tutmuştu bulduğu bez parçası ile Borla’nın oturacağı koltuğun karşısındaki koltuğa geçip oturdu. Borla
‘’Burası torununun evi değil senin evin. Görüşüne bakılırsa ailen seni bu evde terk etmemiş.’’ Dedi. Azrel konuşmadan ‘’İhtiyarlık nasıl gidiyor? Ne işle meşgulsün? ‘’ dedi. Azrel içini çekti ve yüzünü buruşturdu. İhtiyarlığın iyi gitmediği her halinden belli idi. İhtiyarlığı kimin iyi gidiyordu ki? Gençlere göre onların devri çoktan bitmişti. Unuttukları bir şey vardı, arkadan gelenler şu an ki ihtiyarların yarı gücüne çoğu ulaşamıyordu. İhtiyar iyiliğin altın çağında Büyük Kalmukya imparatorluğunu sona erdirmişlerdi. İşte onların bu başarısı saklı tarih adı altında dünyadan gizleniyordu. Bretoneskalar, Kornapalılar, Viral daha küçük, büyük krallıklar ve İmparatorlukların kurulmasını sebebi olan iki kişi koltukta birbirlerine bakan kişilerden birkaç tanesiydi. Onlardan geriye çok fazla kimse de kalmamıştı. Sayıları çok az olmasına rağmen halen bazı şeyleri değiştirebilecek güce sahiptiler. Azrel Borla’nın sorusuna cevap verdi.
‘’İhtiyarlık iyi gitmiyor Borla kılıç tutabilen bir Azrel daha yetiştirmek istiyordum fakat olmadı. Çocuğum ve torunum kılıçta çok başarısız bazen kendi kendime soruyorum. Acaba diyorum ebe çocukları mı değiştirdi?’’ Dediğinde Borla kahkaha attı. Borla ‘’Avcılık genleri kolay yetişmiyor Azrel belki torununu bir çocuğu olursa iyi bir kılıç ustası olabilir. Sadece senin iyi ve senden doğanın iyi olması yetmez evlatlarının kiminle evlendiği de önemli. Soy erkek ve kadından oluşur’’ dedi. Azrel ‘’Benim ömrüm onu görmeye yetecek mi?’’ diye sordu. Bu sorunun yanıtını yaratıcıdan başka kimse veremezdi. Borla
‘’Kim bilir Azrel? Sen yetişemesen bile o çocukta öyle bir hırs, istek, gayret varsa er ya da geç kılıç tutmayı öğrenecektir’’ dedi ve sırtını geriye yasladı. Azrel ‘’Uyuyacak mısın?’’ diye sordu. Borla ‘’Evet, yarın Tuzlu Kraliçe hanına gideceğim dinç görünmem lazım’’ dedi. Azrel iç çekti. ‘’Son zamanlarda huysuzlaştığım için ailem beni terk etti. Eski kafalı birisiyim kimse benimle durmak istemedi. Eskisi gibi hikayem onlara ilginç gelmiyor’’ dedi. Borla ‘’Geçmişte olan oldu pişmanlık duyman hiçbir şeyi eskisi gibi yapmayacağı gibide zamanı da geri getirmeyecek. Dünya bir zamanlar benim de avuçlarımın içindeydi. Hikayemiz bilinmiyor veya okutulmuyor malum sebeplerden ötürü. Dünya bunu bilerek gizliyor. Onlar bunu yapamadıkları için bizim yaptıklarımızı örtbas ediyorlar.’’ Dedi. Kadran o sırada uyuduğu fark etmişti. Borla
‘’Biraz bende dinlensem iyi olacak’’ dedi. Azrel bir şey söylemedi ve kapıyı kapatıp dışarıya çıktı.
…
Borla ve Kadran uzun süre boyunca uyumuşlardı. Borla ilk uyanan olmuştu, etrafa bakındığında Azrel’in evde olmadığını anlamıştı. Mutfakta tozlu masanın üzerine Azrel onları Tuzlu Kraliçe hanında beklediğine dair not bırakmıştı. Borla koltuğun kenarına bıraktığı kılıcını sırtına taktı, hançerini beline koydu. Çocuğu uyandırdı. ‘’Nereye gidiyoruz? Acıktım!’’ dedi. Borla ‘’Karnını doyurmaya Tuzlu Kraliçe hanına düş peşime’’ dedi ve evin kapısını açıp dışarıya çıktı. Kadran onun peşinden dışarıya çıkıp kapıyı kapatmıştı. Hava daha çok kararmış sokak lambalarını daha çok belirgin hale gelmişti. Kadran
‘’Ne kadar uyuduk? Ne zamandayız?’’ diye sordu. Borla ‘’Üç dört saat uyumuş olmalıyız akşam olmalı’’ diye yanıt verdi. Çocuk açtıktan dolayı biraz halsizdi, Borla’yı takip ederken karnı gurulduyor acayip birbirinden farklı sesler çıkartıyordu. Borla ise asıl yorgunluğunu henüz üzerinden atamamıştı. Gençliğinde günde iki saatten fazla uyumaya vakit zor bulan uygu sorunu çekmeyen adam şu anda tam anlamıyla uykuya bağımlıydı. Kadran geldikleri yönün ters istikametinde gittiğini fark etmişti ama aklında başka bir soru vardı. ‘’Neden oraya Tuzlu kraliçe hanı diyorlar?’’ diye sormuştu. Borla sorulan soruyu yanıtsız bıraktı. Çocuk onun bu tavrını anlamıştı daha fazla üstelemedi. Borla bir anda durdu, çocuk ona çarpmamak için yer değiştirmişti. Onun ani şekilde durmasını beklemiyordu. Ona baktığında geriye doğru bakmıştı gözlerini hiç almadan. Çocuk ‘’Bir şey mi oldu?’’ diye sordu. Borla ‘’Devam edelim’’ dedi. Onun boş yere durmayacağını biliyordu. Yürümeye devam ederken ara sıra arkaya bakarak ilerliyordu sanki şimdi daha dikkatli davranıyordu.
O baktığında iki adam hemen saklanabilmişti. Birbirlerine baktılar az daha yakalanıyorlardı. ‘’Az daha fark ediliyorduk’’ dedi. Diğeri başı ile onayladı ve aceleci bir tavırla ‘’Hemen lidere ulaştırmalıyız bu haberi’’ dedi. ‘’Önce onun nereye gittiğini öğrenmeliyiz çıktığı eve bakalım belki bir şeyler buluruz sonra kraliçeye gideriz’’ dedi. Diğeri adamın dediklerini onayladı haklıydı. ‘’Sen bak ben onları takip edeyim bir şey bulursan haberim olsun’’ dedi. Adam bir şey söylemedi Borla’nın çıktığı evin oraya varmışlardı, ikisi ayrıldı birisi içeriye girerken diğer Borla’yı takip etmeye başladı. Kapı kilitlenmemişti kolayca içeriye girdi. İçeriye girdiğinde uzun zamandır uğranmadığını göze çarpıyordu her taraf tozlu, örümcek ağları ile örülmüştü eşyalarının bazılarının üzerinde örtü ile kaplanmıştı. Girişteki iki koltukta oturulduğu belli idi. Mutfak neredeyse dokunulmamıştı. Koltukların birinde kâğıt bırakılmıştı koltuğun yanına gelip katlanmış kâğıdı açtı ve yazılı notu okudu. Notta Tuzlu kraliçe hanında buluşacağını yazmıştı. Kâğıdı tekrar katlayım olduğu gibi yerine bıraktı. Evin içerisinde olmasına gerek yoktu. Kapıyı kapattı ve gözden kayboldu, arkadaşının yanında belirim elini onun omzuna attı. Arkadaşı onun vardığını omzunda hissettiği an hareket etmeyi bıraktı ve ona baktı. ‘’Ne oldu?’’ Diye sordu. Arkadaşı iyi haberler aldığı her halinden belli idi.